Üretim maliyetlerinin yüksekliği, iç pazarın ithalata bağımlılığı ve ihracatın kur nedeniyle zorlanması, sektörü derinden etkiliyor. Özellikle emek yoğun üretim yapan alanlarda milyonlarca Euro’luk yatırımların kapanma ve hurdaya çıkma süreci hız kazanıyor. Son dönemde ithal ürünlerin pazarda baskınlığı artarken, konkordato ilan eden firmaların arkasında bulunan iş hacmi ve ekosistem de giderek netleşiyor.
Berke İçten ise fabrikaların kapanmasıyla birlikte gözlemlenen manzaranın büyüklüğünü şu sözlerle özetliyor: “Kırklareli’nde modern bir tesisin kapanışına tanık olduk. 40-50 bin Euro’ya alınan makinelerin kamyona yuvarlanıp atıldığına şahit oluyoruz. 40 bin Euro’ya alınan makina için 9 bin TL gibi bir rakama düşüşün yaşanması, tek sermayenin bile değersizleştiğini gösteriyor. 6.5 milyon Euro’luk tesisi belki 600-700 bin TL elde edebilecek durumda kalabiliyoruz; bu süreçte zaman aleyhimize işliyor.”
İçten, iç pazarın ithal ayakkabılarla doldurulduğu bu ortamda ihracatın kur nedeniyle sektörü taşıyamadığını ifade ediyor. Ocak-temmuz dönemi için 612 milyon dolar ihracat ve 1 milyar 49 milyon dolar ithalat seviyelerini gördüklerini, bu süreçte dış ticaret açığının ilk 7 ayda 437 milyon dolar olarak gerçekleştiğini belirtiyor. “Kontrollü zarar ile işi kurtarmaya mı çalışıyoruz?” diye soran İçten, her gün işçi çıkarmak durumunda kaldıklarını vurguluyor: “Döviz kurunun bizi rekabetçi kılmasını acil istiyoruz; kredinin bize bir faydası yok.”
Konkordatonun maliyeti hakkında bilgi veren İstanbul Sanayi Odası Yönetim Kurulu Üyesi Hüseyin Çetin, Uzakdoğu’da 150-200 dolar olan asgari ücret maliyetinin Türkiye’de işverene brüt 1.200 dolara kadar çıktığını belirtiyor. Bu maliyetlerle artık spor ayakkabı üretiminin mümkün olmadığını vurguluyor. Çetin, sektörde konkordato etkisini şu şekilde özetliyor: “Konya’da bir firma konkordato ilan etti. 1 milyar 200 milyon TL sektöre zarar verdi. Bunun arkasında yaklaşık 200 firma etkileniyor. 20-30 firmanın konkordato ilan etmesi önemli değil; arka planda etkisi büyük oluyor.”