Birinci Dünya Savaşı sonrası Anadolu’da gelişen işgal günlerinde milletin direnişiyle başlayan süreç, Kuvayi Milliye hareketinin yükselişiyle milli egemenlik hedefinin zeminini hazırladı. Mondros Ateşkesini takiben İtilaf güçlerinin işgal siyasetleri karşısında Türk milleti, yeniden ayağa kalkarak özgürlük arayışını sürdürdü. 1921 yılı öncesinde Polatlı’ya kadar ilerleyen Yunan ordusu ise Anadolu’nun içlerine doğru ilerleyişine devam ederken, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılmasıyla birlikte Ankara merkezli ulusal irade, cephelerde birleşik bir savunma sürdürüldü.
Hazırlıklar bir yıl kadar sürdü; Sakarya Meydan Muharebesi’nin ardından düşman tamamen geri çekildi ve büyük taarruz için zemin hazırlanması kararlaştırıldı. 1922’nin sonlarına doğru, 26 Ağustos sabahı Başkomutan Mustafa Kemal Paşa önderliğindeki birlikler Afyonkarahisar sınırında Kocatepe’de bir araya geldi. Topçu ateşleriyle başlayan harekât, sabah ışıklarıyla ilerleyen taarruzun ilk kırıntılarını Tınaztepe ve çevresindeki mevzilerin ele geçirilmesiyle pekiştirdi.
İlk gün 1. Ordu, Büyük Kaleciktepe ile Çiğiltepe hattında düşmanın birinci hattını fethetti. 5’inci Süvari Kolordusu, ulaşım hatlarına etkili taarruzlar gerçekleştirirken 2’nci Ordu cephede görevine aralıksız devam etti. 27 Ağustos sabahı, tüm cephelerde yeniden taarruza geçildi ve Afyonkarahisar birinci hatlardan temizlenerek düşmanın direnişi kırıldı. 28–29 Ağustos momentumunu sürdürerek sektörlerin etkisiz hale getirildi; plan, 30 Ağustos’a kadar hızla ilerletildi ve koordineli taarruzlar neticesinde düşman hattı çöktü.
Zaferin kilit anı olarak görülen Dumlupınar Meydan Muharebesi, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın bizzat yönettiği mücadeleyle şekillendi. Allıören, Keçiler, Kızıltaş Deresi yolunun her iki yanında toplanan Türk kuvvetleri, düşmanın ana hatlarını sarıp imha etti. Bazı Yunan birlikleri General Trikopis ve General Diyenis başta olmak üzere komutan kadroları, savaşın sonucunu kabullenerek kaçış yoluna yöneldi.
İlk hedefiniz Akdeniz emriyle Türk ordusu, Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nin başarıyla tamamlanmasının ardından İzmir’e yöneldi. 30 Ağustos itibarıyla elde edilen zaferin ertesi günü, zafer hattı üzerinde durum değerlendirmesi yapan komutanlar, Yunanlıların denize dökülmesi hedefiyle ilerlemeye karar verdi. 31 Ağustos’ta İzmir’e doğru ilerleyen hareket, 1 Eylül’de Gediz, 3 Eylül’de Emet ve Tavşanlı’nın kurtuluşuyla sürdürülerek 9 Eylül’de İzmir’in denize dökülmesiyle sonuçlandı.
Bu süreç, Milleti; işgalci güçlere karşı bağımsızlık ve egemenlik prensibini elde etmek için tek yürek, tek yapı halinde birleştiği bir döneme dönüştürdü. Büyük Taarruz, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun yolunu açan, Mondros ve Sevr karşısında yeni bir çözüm ve yeni bir ulusal savaş stratejisinin doğuşunu simgeledi. Türk tarihine altın halka olarak geçen Büyük Taarruz, Lozan’a giden uzun yolda önemli bir dönüm noktası olarak anılmaktadır.